10 Ocak 2021, 00:35 | #1 |
Bir teveccüh
Dedim: “Muhammed’e ey mâh-ı enver,
Sözün, paslı kalbi eder münevver. Ledün ilmini senden öğreneyim, Sohbet nimetiyle şerefleneyim.” “Evet” dedi, maksadıma kavuştum, O nurla, tenha bir yerde buluştum, Bakışını bir ok gibi sapladı, Yüreğimi Allah aşkı kapladı. Teveccüh eyledi âciz âşıka, Zincirle bağladı beni mâşuka. Bir ânda fakire ne sırlar açtı, Kalbinin nurunu üstüme saçtı. Aniden bayılıp yere düşmüşüm, Nurun tesiriyle sanki ölmüşüm. Merhamet edip beni uyandırdı, Elimden tutup ayağa kaldırdı. Hemen ruhum çekti sorguya beni, Öğrenmek istedi olup biteni. Dedi: “Mahlukla senin işin nedir? Muhammed’le alışverişin nedir? Niçin nur cemâle bakardın söyle? Niçin hep yalvarıp yakardın öyle? Bu gördüğün hayâl midir, düş müdür? Nefsin, ölmeden önce ölmüş müdür?” Dedim: “Ne hâl ben de bilemiyorum, Ağlıyorum, ama gülemiyorum. Dedi: “Âşık mı oldun bir mahluka?” Dedim: “Âşık olmak lazım Hâlık’a? Dedi: “Bırakamaz mısın bu işi? Pek hoş görmüyorum ben bu gidişi.” Dedim: “Mümkün değil bunu bırakmak, Çünkü bunu verdi o cenâb-ı Hak,” Dedi: “Açıklarım bunu cihana” Dedim: “Sen de taş basarsın bağrına.” Dedi: “Ben de bu hâle hiç sabredemem,” Dedim: “Ben de başka yere gidemem.” ALINTI
________________
www.sohbetzirve.com / [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|