Onu görmek için karanlığı bekliyorum
Görünür her halde, ışığı pektir onun
Ey tebessümü bereketli konuk
Gülüşünde elli çeşit özgürlük dolu

Sesin tüm dünyaya adalet dağıtır
Duyulmazken adalete muhtacın ağıdı
Sessizliğin tüm sesleri dağıtır
Suskunluğun ağlatıyor kağıdı

Gamsız! Aklımın üstündeki damsın.
Seninle uyuşmayan her fikir anlamsız.
Tabiatımı tazeleyen badanamsın,
Gitmem aşkın peşinden; atan alsın.

Nefesimi tutmaktan kapanıyor bilincim,
Aradığım okyanusta kaybettiğim bir inci.
Anla! Seni ne kadar sevdiğimi bil incim.
Hayatımda ikinciyim; gözlerin birinci.

Üzerime yıkıl, üzerime yıkıl.
Yetmiyor gibi yıkılır dünya üzerime.
Alışırım inan, dayanırım inan,
Kaldırıyorum şerefine kadehimi de.

Değişirim her an, değişir anılar
Sigarama sarıp yakarım çek içine
Yüküm ağır olsun, yolum uzun;
Yürüyorum ellerim dizlerimde.

Huzur var mı sor bana?
Anlatsam anlamaz halimden ah.
Hangi şişenin dibinde sabah,
Ben orada, sen uzakta... Vah vah vah.

Bir şişenin dibindeyim...
Amacım müptezellik, bilim değil.
Bir müptezelin dilindeyim...
Her yer yabancı burası benim ilim değil.

Çarpıyorum duvarlara, sarhoşum.
Bana ters gelir sanki her koşul.
Dolduramam dünyanı çok boşum.
Bu hiçbir yere varmayan ve bitmeyen bir koşu.

Varoluşsal krizlerim var...
Beni bulabilirsin kan izlerinden.
Yok olası varislerim var...
Yine de kurtulamam valizlerimden.

Adımlarım anı anca yemişim zamanı,
Ömür dediğinin de zaten birkaç yıl tamamı.
Aşk dediğin de sevdanın ham hali;
İki kaburgam arasında sallıyor hamağını.