Sunucu Radyolarından Son Haberler Sunucu radyolarına ait tüm değişim ve gelişimleri bu başlık altından ulaşabilirsiniz. |
|
Seçenekler | Stil |
23 Ocak 2021, 13:02 | #1 |
İki Kişiye Bir Dünya
Gelme diyorsun
Bu gel demektir Birazdan güneş doğacak Dolu dizgin atlılar geçecek yüreğimden Seni düşüneceğim Gümüş mahmuzların parlaklığında Yağmur nal izlerini örtmeden Sana geleceğim Bekle beni Hindistan ‘da Banaras şehrinde seni aradım Ganj ‘ın sularında lanetlenmiş insanlar yıkanıyordu Ganj ‘ın suları pisti bulanıktı İçtim Bir kadın tanıdım Haydarabat ‘da Cüzamlıydı güzeldi üstelik Sana benziyordu Etli dudakları vardı Brahman mabetlerinde seviştik üç gün üç gece Taşların üstünde yattık Bir hayvan tarafımız vardı alımlı Bir Tanrı tarafımız vardı iğrenç Bir insan tarafımız olacaktı Aradık üç gün üç gece Bulamadık Bir Tanrı tarafımız vardı korkunç Sevemedik Sonra Nijerya ‘da Mozambik ‘te Altınsahillerinde Kulaklarımda ulu ormanların uğultusu Vahşetin musikisini dinledim yeşil yeşil Zifir gibi bir yalnızlıktı içimde yokluğun İri bir memeydin kalçaydın avuçlarımda Belki bir tutam tuzdun kirli Seni düşündükçe susuyordum Nehirler göller kandırmıyordu beni O kadınlara gidiyordum O bakır tenli kadınlara O kadınlarla da yattım Adam boyu yaprakların üzerinde Boyanıp boyanıp yeryüzüne çıkıyorduk derinlerden Yorgundum Kuşkuluydum İliklerime kadar bendim Bir yeşildim Bir beyazdım Karanlıktım İnsan eti yiyenler anladı beni Kanarya adalarında Bir kamış kulübede iki ayna buldum Birinde ellerim vardı kemik kemik Parmaklarım beni çağırıyordu sana Birinde gözlerim vardı Ağlıyordum Çiğnenmiş otlara döndüm Ağlamaklı denizlere Köpek balıklarının azı dişleri avutmaz beni Bir gemiydim Battım Santa – İsabelle adasının önünde Şimdi 3200 metre derindeyim Sana ahtapot gözleri topluyorum Sana mürekkep balıklarının gözyaşlarını getireceğim Bırak beni Yosunlarla bir çeşmeden su içiyorum O derinliklerde bir mağarada buldum kendimi Önce garipsedim çıplaklığımı Utandım Sonraları alıştım güzelliğime Bir elim sendin Bir elim ben Ayaklarımı göremezdin Öyle uzaktaydı Sağ kolumu Mekke ‘de kestiler şafak vakti Utanmaz yalnızlığımla kaldım çaresiz Bitmez Haçlı seferleri boyunca anlatsam maceramı Yakına gel Dört yanımız iri ıstakozlarla dolu Yalnız değiliz Tuk ki bu tuzlu balıklarda benim yüreklerim çarpıyor Tut ki gözümün yarısı elmada yarısı kapanık Tut ki ben beyaz peynirim ben zeytinim Al Ekmeğine katık et beni Dufy ‘nin bir sokağı vardı bilir misin İlkin seni o mor sokakta gördüm Temmuzun ondördüydü Bütün itliği üzerindeydi güneşin Bir yeşil elbisen vardı Bir siyah ayakkabın vardı Bir gözlerin vardı Bir dudakların vardı Ama ben yoktum o sokakta Tahiti adalarında Gaugin ‘le seni düşünüyordum Absent kadehlerinde ellerini içiyordum yudum yudum Dufy ‘nin sokağı aklıma nereden geldi Bir çift zar aldım Attım gökyüzüne Adis-Ababa şehrine düştü Adis-Ababa şehrinde kadınlar Hepyek bakıyordu yüzüme Yüzümde cinayetler işleniyordu her gece Kadmiyum kırmızısından kanlar akıyordu nehir nehir Sen baksan görürdün Her gözüme bir düşeş oturmuştu Sen görsen anlardın Titanyum beyazı yalnızlığımı Budapeşte köprüsünün üzerinde Bir çingene falıma baktı Dedi üç günde öleceksin Ben üçbin yıldır seni arıyorum Kapılara sığmıyor umutsuzluğum Lağım kokuları gibi çirkef gibi kederliyim İçimden dünyayı ipe çekmek geliyor Cümle yıldızlar şahidim olsun Yapmazsam adam değilim Şanghay ‘da orospular benimle yatmadı Çirkinsin dediler Pissin dediler Yıkandım arındım Afyon yüklü mavnalar geçiyordu Çin denizinden Birisi geçmişime küfretti Tuttum öldürdüm Geçmişim seninle güzeldi temizdi aktı Kirlettim Affet beni Hamamatsu ‘da bir geyşa kızı yüzüme tükürdü Pyong-Yang ‘da kurşuna dizdiler beni Tiz bir boru sesi üç defa ti çekti Trampetler başımda zonkluyordu Kederliydim Çaresizdim Canım Tchaikovski ‘yi dinlemek istiyordu Ah o keman konçertoları öldürdü beni Dinsizdim İstanbul ‘da minareler üstüme yıkıldı Yoksuldum Kudüs ‘te kiliseler kabul etmedi beni Gelme diyorsun Bu gel demektir Birazdan akşam olacak Rachmaninof ‘la bir meyhanede içmeliyim bu gece Sonra sana gelmeliyim Rachmaninof nereye giderse gitsin Şimdi bir derin mavide akşam oluyor Gök mavi deniz mavi Mor dağlar yeşil ağaçlar mavi Bozuk düzen mavi gecelerden sesleniyorum sana Ne opera aryaları Ne beşinci senfonisi Beethoven ‘in Bir yalnızlık marşıdır çalınıyor uzakta Gün ışığı arkamızda kaldı bak Tanyerinde unuttuk gözlerimizi Gel artık Hayata yeniden baçlayalım Gel artık Bu mavilerde kimseler görmez bizi Solfej anahtarlarını kaldıralım Do ‘ların mi ‘lerin önünden Bırakalım bu dünyayı alabildiğine dönsün Ölmekse daha kolay ne var Yaşamaksa sensiz mümkün değil İskender adam edemedi bu dünyayı Biz mi edeceğiz Eflatun çözemedi yaşamanın sırrını Biz mi çözeceğiz Bütün yataklar bir kişilik Git diyorsun Nereye gideyim Birazdan gece olacak Ağır kılıçlar parçalayacak yüreğimi Pis bir koku gibi çökecek üstüme yalnızlığım Seni düşüneceğim stepler ortasında yorgun kimsesiz Dolu dizgin atlılar geçmeyecek yüreğimden Bir gözümde gümüş mahmuzların pırıltısı hazin Bir gözümde bozulmuş nal izleri Durup durup ağlayacağım Sen bu ayrılıklar için mi yaratıldın söyle Bu zehir zemberek kederler için mi Bak bütün orkestralar sustu Bütün ışıkları söndü dünyanın Korkma Haydi uzat ellerini Geçmiş yılları yeniden yaşayalım bir bir Bak dinle Bir seslenen var uzaklardan Bak dinle Kader kapıyı çalıyor Gelme diyorsun Gelme diyorsun Bu gel demektir. Ümit Yaşar Oğuzcan |
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|