![]() |
| | #1 |
| Bazen çok mutlu anlarımızda, bazen de çok üzüldüğümüzde vücudumuzun fiziksel bir tepkisi o anki hislerimizin somut birer yansıması olarak dış dünyaya saçılır. İster mutluluktan, ister üzüntüden olsun gözlerimizin buğulanmasıyla birlikte hafifçe yanaklarımıza inen ıslaklığı hissederiz; göz yaşlarımız. Fakat bu çok üzgünlüğümüze ya da mutluluğumuza eşlik eden yalnızca göz yaşlarımız değildir. Garip bir şekilde boğazımızda da tarifi imkansız bir yumru hissederiz. Peki hislerimizin bir yansıması olarak vücudumuzun bir parçası fiziksel bir tepki olarak ağlama tepkisini geliştirirken, bu yumruya sebep olan şey nedir? İşte şimdi bu sürecin bilimine bir göz atmalıyız. Boğazımızdaki yumrunun nedenini anlayabilmemiz için öncelikle neden ağladığımıza ve ağladığımızda vücudumuzda neler olduğuna dair genel bir tarama yapmalıyız. Aslına bakarsanız, neden ağladığımız henüz tam olarak açıklanabilmiş değil, fakat ağlamanın, sosyal yaratıklar olarak evrimleşmemizde sözlü olmayan bir iletişim oluşturduğuna dair güçlü deliller söz konusu. Yani ağlamak, çevremizdeki insanlara duygusal halimizi göstermenin bir yoludur ve böylelikle de yardımlarını talep ettiğimizin göstergesidir. Başka bir insan tarafından samimi bir biçimde teselli edilen bu gözü yaşlı anlar, insanlar için hayati önemde olan sosyal ilişkilerin de güçlenmesini sağlar. Öte yandan tek çıktı bağların güçlenmesi değildir, bazı araştırmacılar ağlamanın bir zamanlar saldırganlarımıza karşı boyun eğme ifadesi olarak sunulduğunu da ileri sürüyorlar. Bir saldırgana dair --muhtemelen bir insan-- boyun eğme ifadesi merhamete sebep olabilirken hayatta kalmayı da sağlayabilir. Ancak açık ki; bu durum genellikle iyi bir savunma mekanizması değildir, örneğin atalarımızın yaşadığı Afrika ormanlarındaki bir aslan saldırısını düşünelim, duygularımızı pek de umursayacaklarını bekleyemeyiz. Bunu akılda tutarak, duygusal olmaya başladığımızda iç mekanizmamızda fiziksel seviyede neler olduğuna bir göz atalım. Otonom sinir sisteminiz --sempatik sinir sistemi gibi diğer sinir sistemlerini kontrol eden kapsayıcı sistem-- çalışmaya başlar ve içinde bulunduğunuz koşullara bağlı olarak vücudunuzda farklı tepkilerin oluşmasına sebep olur. Sindirim gibi diğer bilinçsiz vücut fonksiyonlarının yanı sıra "kaç ya da kalıp savaş" tepkinizi kontrol eden de aynı sistemdir. Bu sistem "hiper moda" geçtiğinde, ilk olarak vücudunuzun her yerine oksijen göndererek kalıp dövüşmenize ya da arkanıza bile bakmadan kaçmanıza sebep olabilir. Bütün kaslarınıza oksijen yaymak için de, ilk olarak derin bir nefes almalısınız. Daha fazla havayı alabilmek için de, sinir sisteminiz glotisinize (nefes borusu ağzı) "mümkün olan en uzun süre boyunca açık kal" sinyalini gönderir 👍 2
________________ "Fark etmek acıydı ama gerekliydi." | |
| |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |