![]() |
| | #1 |
| Rüzgâr, her zaman sessiz bir sırdaş olmuştur. Taşların arasından, bozkırın uçsuz bucaksız düzlüklerinden geçer; eski çadırları, uzak dağları ve yıldızlı geceleri taşır. Bu rüzgâr, bazen bir çocuğun kaderini fısıldar, bazen de kaybolmuş ruhlara yol gösterir. Bu hikâye, bir rüzgârın taşıdığı bir çocuğun, Ruyan’ın, dünyaya gelişinden başlar. Bozkırın sert nefesiyle büyüyen, sessiz ama derin gözleriyle tüm dünyayı izleyen bir çocuk. Henüz kim olduğunu bilmese de, içinde taşıdığı bilgelik ve özgürlük arzusu, onu sıradan bir yaşamın çok ötesine sürükleyecektir. Her adımı, her bakışı, her nefesi bir gizemi çözmeye yöneliktir; çünkü bazı hayatlar, sadece yaşayan kişiler için değil, onları izleyen rüzgâr için de yazılmıştır. Ve şimdi, sessiz gecelerin, karla kaplı bozkırların ve rüzgârın fısıldadığı sırların arasında, Ruyan’ın öyküsü başlıyor. BOZKIRIN ÇOCUĞU Soğuk rüzgâr, bozkırın üzerindeki karla kaplı düzlükleri keskin bir bıçak gibi yarıyordu. Çadırların kumaşları rüzgârla birlikte dalgalanıyor, geceyi sessizliğe gömüyordu. Arada bir uzak at kişnemesi veya kurt uluması havada ürkütücü bir yankı bırakıyordu. Bu soğuk, sessiz geceyi, bir hayatın başlangıcı değiştirecekti. ![]() O çadırda yeni doğmuş bir bebek gözlerini açtı. Yaşlı şifacı kadının elleri titriyordu. Yüzündeki çizgiler, tıpkı bozkırın taşlı topraklarına kazınmış derin yarıklar gibi zamana tanıklık ediyordu. bebeği kucağına aldığında rüzgâr bir anlığına durdu, sonra yön değiştirerek çadırın içini hafifçe salladı. Kadın küçük çocuğun yüzüne bakıp fısıldadı: “Ruyan… Rüzgârın taşıdığı.” ![]() O anda, çocuğun gözlerinde bilinmez bir derinlik vardı. Diğer çocuklar dışarıda karla oynarken, Ruyan sessizce çevresini izliyordu. Çığlık atmaz, koşmaz, gürültü yapmazdı; ama gözleri her şeyi kaydediyordu. Rüzgârın savurduğu kar tanelerinden ateşin çıtırtısına, çadırın kumaşlarının titremesinden uzak dağların gölgelerine kadar… Sanki dünyayı herkesin göremediği bir açıdan algılıyor ve içine kazıyordu. ![]() Babası, obanın güçlü ve korkusuz bir savaşçısıydı. Oğlu için gurur ve sevgi dolu bakışlarla, Ruyan’ın her hareketini dikkatle izliyordu. Fakat annesi, oğlunun gözlerinde kendi içinde daha önce hiç görmediği bir derinlik ve özgürlük arayışı fark etmişti. Bir gün, elinde keçeden yapılmış bir gölge oyuncağıyla Ruyan’a baktı ve fısıldadı: “Sen dünyayı herkes gibi görmeyeceksin. Bu hem bir armağan, hem bir yük.” ![]() Bu sözler, Ruyan’ın ruhuna kazındı. Henüz anlamasa da, kalbi her gün biraz daha bu sözlerin ağırlığını hissetmeye başladı. Her bakışı, her hareketi, dünyayı anlama ve anlamlandırma arzusuyla doluydu. Günler geçtikçe, Ruyan rüzgârla oynamayı, kuşların ve atların seslerini ayırt etmeyi, gecenin sessizliğinde küçük bir gölge gibi dolaşmayı öğrendi. Diğer çocuklar karla oynayıp gürültü yaparken, o yalnızca gökyüzüne bakar, yıldızların parlayışını izler ve kendi küçük dünyasında kaybolurdu. Bir gün uzaklardan esen soğuk bir rüzgâr obaya uğradı. Kora, Ruyan’ı dikkatle izledi. Küçük çocuğun gözlerinde, rüzgârın taşıdığı bilgelik ve gizemi gördü. İçinden fısıldadı: Bu çocuk, kaderin ağır yükünü taşıyacak… ve dünyayı sadece gözleriyle değil, ruhuyla görecek. Kora’nın çadırındaki eski parşömenler, bitkiler ve taşlar sessiz bir şekilde bu kehaneti onaylar gibiydi. Ruyan, bilmeden de olsa, kaderinin ilk tohumlarını içinde taşıyordu. ![]() Birinci bölümün sonu ... Devam edecek ... Hikaye Metni ve Kurgu: ChatGPT Görseller: Gemini Müzik: Suno Ai [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...] 👍 2
________________ | |
| |
| Şu Anda Bu Makale Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
| |