IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
Sohbet chat


Merak Ettikleriniz Merak ettiğiniz tüm konulara bu başlık altından ulaşabilirsiniz.

💬 Bu Alana Reklam Ver ! 🎉 Hemen Katıl!
1Beğeni(ler)
  • 1 Gönderen Boreas


 
Seçenekler Stil
Alt 14 Mayıs 2020, 16:59   #1
Standart "Kıraathane(Kahvehane)nin Geçmişi

İlk kahvehane, 1554 yılında Şam’dan gelen Hakim ve Cem adlı iki tacir tarafından İstanbul’da açıldı. Daha sonra sayıları hızla arttı. Bu kahvehanelere, “aydınlar okulu” anlamında “mekteb-i irfan” deniliyordu.
Sütle birlikte içilen kahve servisi yapan ilk kahvehaneyi ise, 1683 yılında Polonyalı gezgin Franz Georg Kolshitsky Viyana’da açtı. Viyana usulü kahve denilen ve yalnızca haşlanmış kahve suyundan oluşan telvesiz kahvenin mucidi de odur.

Önceleri Habeşistan’da, sonra Yemen’de yetişen ilk kahve bitkilerinin Osmanlı’ya gelmeye başladığı tarih XIV. yüzyıldır.
1550’lerde de İstanbul’da ilk kahvehane açıldı ve kısa sürede yakın ve uzak ülkelere yayıldı. 17. yüzyılda, kahvehane Osmanlı Devleti sınırlarının dışında, Avrupa’da görülmeye başlandı ve kısa zamanda popüler oldu.
Kısa zaman içerisinde kahvehane sayısı hızla arttı, türk kahvesi içmek ve yarenlik etmek amacıyla buralarda toplanan muhtelif zümrelerden ve değişik kültür seviyelerinden insanlar, çok hızlı gelişen bir kültürel birikim ortamı, sosyalleşme mekânı, siyasî iktidar karşısında seslerini duyurabildikleri bir kamusal alan meydana getirdiler.

Osmanlı geleneksel toplum kültürünü şekillendiren saray, medrese ve cami dışında, “sivil” bir anlayışla ortaya çıkan kahvehane, XVI. ve XVII. yüzyılların İstanbul’unda, pek sık rastlanmayan bir tepkiyle karşılaştı.

‘Miskinlerin buluşma mekânı ve fitne yuvası’ olarak görülen kahvehane, başta iktidar olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinin tepkisini çekti.
1567 yılında başta Suriçi İstanbul olmak üzere İstanbul’daki bütün kahvehaneler kapatıldı. Hatta IV. Murat, bu gerekçelerle kahvehaneleri top yekûn kapatmaya yönelik şiddetli ve kapsamlı girişimlerde bulundu. Sadece Eyüp ve çevresinde 120 kahvehane kapatıldı. XVI. yüzyılın ikinci yarısında ve XVII. yüzyılın ilk yarısında ‘tehlikeli yerler’ olarak görülen kahvehaneler ‘külliyen’ kapatılırken XVII. yüzyılın ortalarından itibaren otorite, ‘tehlikeyi’ önlemek için toptan kapatmak ve yıkmak yerine, yekdiğerlerine ‘ibret olsun’ babında tek tek bazı kahvehaneleri kapatarak bir tür yıldırma siyaseti takip etti.
Ancak kahvehanelerin sayısı günden güne artmaya devam etti.

Kanuni Sultan Süleyman’ın hükümdarlığının son dönemlerinde İstanbul’da 50 kahvehane bulunduğu belirtilirken, bu sayı, XVI. yüzyılın sonunda altı yüze ulaştı. XIX. yüzyılın başlarında ise 2.500’lere kadar çıktı. Hem sayı olarak, hem de itibar olarak kahvehanelerin önemi arttı.

18. yüzyılda yeniçeriler toplum hayatının her alanına müdahale etmekteydi. Zorba olarak bilinen bazı yeniçeri üyeleri çeteler kurdular. Bağlı bulundukları ortalardan üyeler toplayan zorbalar, kahvehaneler satın alarak çetelerinin “mafya mekanı” olarak kullandılar.

İşlerini buradan yönettiler. Bu zorbalardan bazıları lüks kahvehaneler kurmakla nam salmıştı. Bu zenginliğin kaynağı kanun dışı topladıkları paralardı. Dönemin kahvehane sahibi ünlü zorbalarından: Kahvecioğlu Burunsuz Mustafa Kuledibi Kahvehanesine, Darıcalı İbrahim Çavuş Hendek Kahvehanesine, Galatalı Hüseyin Ağa Çardak İskelesi Kahvehanesi’ne, Tiflisli Ali Toygar Tepesi Kahvehanesine sahipti.

Kahvehane zaman içerisinde mevcut kültürel ve toplumsal hayatın içerisine dâhil olmayı başardı. Kültürün üretildiği ve tüketildiği bir mekân haline geldi. Birçok değişikliklere uğrayarak faaliyetini devam ettirdi. Her ne kadar sadece erkek sosyalliğini barındırsa da Osmanlı şehrindeki kamusal yaşamın önemli bir kısmını oluşturdu. İlk başlarda marjinal bir yenilik olarak görülen kahvehane, çok geçmeden normalleşti ve toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayan merkezî bir konuma geldi.
Buraya kadar olan kısmı bir alıntıdır.

Sizlerde bir şaşkınlık görüyorum. Oysa bu kültür çok yakın zamana kadar yaşıyordu.

Yeşilçam sokağında sanatçıların kahvehanesi ayrı figüran ve dublörlerin ayrı idi. O dönemlerde ajanslardan bulunmazdı kimse. Kültür ve koşullar bunu gerektiriyordu.
Enteller ve yazarlar genel de Cihangir civarındaki kahvehaneler de takılırdı.

Birini aradığında muhtara değilde genelde mahalle kahvesine gider ocakçıya sorardın.
Önce gençler çay bahçesi demeye başladılar.
Sonra lünpen kültürün çay partileri başladı.
Biz bu topraklarda oldum olası sevdik bu kültürü.

Arada şaşkınlıkla izliyorum. Vay efendim bilmem ne kahve markasının dükkanından Hollanda da 5 tane varmış da bizde 300 tane. Bunda şaşıracak ne var bu bizim kültürümüz, felsefeyi de dünyayı kurtarmayı da kahve ve çay içerken oyun masasında yapmayı seviyoruz."
________________

*Samimiyetiniz değil

-Pazarlığınız içten !
 
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:58.