![]() |
| | #1 |
| oysa pazartesi kurulurdu bizim kasabada pazar ki pazarın pazartesi kurulduğu bu kasabada hem pazartesiye hak etmediği halde pazartesi hem de pazar kurulmayan pazara pazar denilerek pazar gününün kandırıldığı yerdi bizim ora sonuçta pazarın pazartesi kurulduğu bu kasabada vahşi batıda gavurların arınmak için kiliseye gittiği gibi her pazar pazardan pazara banyoya girip odun kazanının mahşerinde anaların hayattan hıncını alırcasına bastıra bastıra keseleyip derimizi yüzerek vaftiz ettiği sonra tv karşısına kurulan masaya kurulup bütün kan ve şiddetine rağmen pazar sineması eşliğinde keyifle kahvaltı yapalırken kıçını koltuğun kolçağına oturtup ii hi hi hiii diye at süren çocuklardık biz bitene kadar film kahvehaneler de camiler de sokaklar da bomboş olurdu her pazar belki de bu yüzden pazartesi kurulurdu pazar çoğu con veyn olurdu mahallenin çocuklarının kimi cessi ceymis ya da bili dı kid kimi li van kıliff ya da daltonlar olurdu yahut red kit hatta daltonlar diye çete kurmuştu bir gurup abi karşıda da tahta tabancalar ara sıra kavga ettiklerini duyardık sonra doltonlar ve tahta tabancalar gitti sağcı solcu oldu adları yine kavgaya tutuşur bu sefer gerçekten öldüresiye vuruşurdular ben ulu manituları inkar edenlere inat soluk benizliliğe rest çeker yenilen taraftaki kızılderili olurdum hep isimlerini aklımızda tutamazdık haa kızılderililerin jerenimo hariç abuk subuk adları vardı up mu upuzun hadi sizin hatrınıza koltuğun kolçağına oturan kıçı yere yakın karga sesli tüysüz surat olsun adım gerçi biz kızılderililer gibi dumanla haberleşmez bez yüz metre öteden ammmcaoğluuu diye bağırırdık ve herkesin herkese amcaoğlu dediği bu yerde kime seslendiysek o bakardı sadece düşünüyorum da şimdi o zamandan belliymiş büyüyünce bi'halt olamayacağım çünkü tek kutsal kıstasımızdı bi'haltı becerip becerememek ki bizim için büyümenin tek belirteci koca adam oldun haaala bi'boku beceremedin azarlarıydı daha dokuz on yaşındayken bile şekerli leblebi ya da akide araklayıp çaktırmadan bakkal memet abiye aramızda kırışıp gâh erketeye yattığımız gâh kaykıldığımız duvar diplerinin derkenarıydık o zamanlar allah da akranlar da şahittir bütün süper kahramanlar kağıttandı o zamanlar şimdiki kadar gani gani değillerdi hem ne bileyim işte teksas olsun tom mikis olsun fantom mister no mandırake olsun baltalı ilah zagor tenay hatta kahramanlığa çağ atlatan süpermen olsun iki elin parmaklarını geçmezlerdi herkesin kendi bellediği bir kahramanı vardı kırmızı urbalılara kafa tutan kaptan sivingtim ben ve bütün şişman çocuklar çikoydu o vakitlerde yaş elvermediğinden henüz yoktu şarapçımız bu yetmezmiş gibi Türkçe konuşurdu elin ecnebisi dünya alem herkes bilirdi Türkçeyi yoksa adam saymazdık kilint iisvudu çarls bıronsonu sitiv makquini gerçi onlar düşünsündü çünkü dünyayı kurtaran adamımız vardı bizim ölmemeyi icat eden adamdı rahmetli cüneyt arkın hay bin lanet hay bin kahr bela hay bin eşek arısı sokasıca dilim hay on yüz bin milyon baloncuk yutasıca boğazım nasıl da zar zor hatırladım fahrettin cüreklibatır olan gerçek adını ben kemal geliyorum dedimiydi dururdu akan sular kendisi bir yandan dünyayı kurtaran ad*********en bir yandan da kahpe bizansı dize getiren kara murat öte yandan battal boy gazimizdi o bizim hele bir tarkanımız vardı ki offff dev ahtapotu hizaya sokardı şimdiki bin thor ederindeydi yani kel mahmutla hürmet eder şabanla güdük necmiyle güler sevmezdik süt oğlanları salkım üzüme tavuk buduna aşerdiren erol taşa söver tarık akanla komünist olurduk o zamanlar kadir inanır akil adam olmadığı için henüz kadir kıymet bilir inanırdık ona da ama daha çok figüran kadir'i savun'urduk ve standart repliğimizdi bu da mı gol değil hakim bey isyanı çünkü hepimiz birer ofsayt osmandık mahalle maçlarında deve kuşu kabereydi sünnet törenlerimiz kökünden ollmazz o'lûmmm ucundan accık diye yalvarırdık sünnetçiye laf aramızda az biraz büyüyünce yul bıraynır olmuştum bir keresinde de kimseyi inandıramamıştım kafam dazlak değil diye ben de biraz hulisi kentmen olayım dedim yedi kerizler o zamanlar bütün silahlar dıkşın dıkşın diye ateş eder osmanlı tokadı olsun yumruk olsun fiske olsun a buhaa a buhaa diye dile gelir fıştt fışttt diye yanımızdan geçerdi bizans okları fışing fışing diye çınlatırdı kulakları ucundan kıvılcım çıkan tahtadan korsan kılıçlarımız şimdiki gibi ülkecek fakirdik ve bu yüzden ciuuvv ciuuvv diye ateş eden lazer silahlarımız ya da rambo bıçağımız olmadı bizim asla yarım parmak su borusu ve ucu iğneli külah bir de her an her şeyin bir yerine koduğumuz küfürlerimiz ve sınıfcak kolkola girip önümüze gelenin kıçına salladığımız tekmelerimizdi en ölümcül silahımız zaten kapıları kendi kendine açılan uzay mekiğimiz de yoktu bizim dünyadan ay üssü alfayla görüntülü konuşulan ve bütün kalkanları kaldırın dediğinde kapitan ceymes ti körk ellerimizle kapatırdık kalkan yerlerimizi kapatırdık kapatırdık da kalkanlara tam güç demesin diye dua ederdik uçan tek nesne olan sarı plastik topa ya da anne terliğine kafa atardık paso anneler de haksız değildi hani sonuçta anne sözü dinlemediği için taşa oturup cırcır olan çocuklardık o zamanlar burnumuzda anne işi kazağın haroşa modeli kazağın kolunda ya bodoslama daldığımız bahçenin dikenli tel söküğü ya da sümük kıçımızda çamura bulanmış eşofman işte o zamanlarda gislaved diyemezdik de dili dönen cizlavet dönmeyen ankara lastiği derdi ayakkabıya yağmurlu havada istisnasız çorap içindeydi paça çoğumuzun babasının arabası olmadı hiç ama pazar arabamız vardı bizim pazardan pazara kullanılan gıcır gıcır tekerlekli tekerler gıcır gıcır değildi haa sesi gıcır gıcırdı tekerlerin kiminin de ipli sepeti vardı evet evet bildiğin ipli sepet şimdiki market arabası desek kimse inkar edemez bakkalın ekmek teknesi de diyebiliriz en sevdiğim şeylerden biriydi otobüs camına dayadığım kafamın zangırdaması yerli malı haftasının anlam ve önemine binaen üçüncü teneffüsete simit tıkınan ata sporu misket canlı yakar top istop falan olan kasabanın orijinal yerli ve milli çocuklarıydık biz elini sallasan değmezdi öyle şimdiki gibi kaçak göçek göçmene ne zaman ki bıyıklarım terledi ne zaman ki durduk yere erekte erekte gezmeye başladım ne zaman ki durduk yere kramplar girmeye başladı muhtelif organlarıma değişti şartlara hayata ve pek tabii ki kızlara bakışım eskiden eş kenar üçgenken daha bir dik açılı oldu yaklaşımlarım bir o kadar da dairesel yer yer paralel evrensel ilk sahibi kim olursa olsun içine sığdığımız her kıyafeti giyen çocuklardık biz ki o zamanlar likuper livays falan bilmiyordu henüz ülkecek marka manyaklığımızı hatta şimdiki gibi her naneye maydanoz olunmaz zırt pırt selfi sıtorilemezdi kimse gerçi istese de sıtorileyemezdi her halini hiç kimse hatta sıtorileştiremediklerimizden misiniz desek birine ben senin ananı diyebilirdi yani o derece uzaktı bize şimdi rutin olanlar yolda denk gelinenin yüzüne baka baka günaydın merhaba iyi akşamlar falan denirdi daha çok da selamünaleyküm aleykümselam yoktu kimsenin selfi çubuğu yani bildiğimiz birkaç çubuktan biriydi ya cetvel ya kızılcık dalı ya da oklava kıçımızı pişiren sokağa çıkmak için babaların eşref saatini kollar olmadı bir yolunu bulur punduna getirirdik anamızı o yerdi yerimize fırça bir nuri alço değildik tabi ama sonuçta teravihe diye çıkıp pastaneye kız tavlamaya giden hergelelerdik annemize fırça yedirmişiz ne ki bir süre sonra işe yaramıştı pastane ve teneffüs araları günahın ve yalanın ne kadar tatlı madem yasak koyacaktı neden icat etti diye allahın acabalı olduğunu öğrenmiştim öptüğüm dudaklardan gerçi aysel'i hiç öpemedimdi ama olsundu o ayseldi öpmeye kıyılamayan aysel hem aysel bildiğin ayseldi ay ışığı gibi ışıl ışıl o holivod şırfıntılarına inat pırıl pırıl hatta kakülleri vardı sarı saçlarının yaz yağmurlu bir günde aşık oldumdu yağmur altında ıslak ıslak benimdi ama değildi bir hafta cirit attımdı peşinde gördümdü sevdimdi gittiydi bir mektupla yitirdimdi yıllar sonra gördümdü ayseli bir cenazede o aysel o aysel değildi artık kısmen kocamış kısmen ben gibi çökmüş muhtemelen memeleri pörsümüştü ama yine de ayseldi benim için o çünkü özeldi ilk gerçek aşktı o ne maailem var yanımda şimdi ne aysel ne öptüğüm öbür kızlar her ne kadar karasulu olsam da oldum olası hiç hazetmem zaten ayaklarıma inen karasudan iyiden iyiye yaşlandık anlaşılan ki amerika aynı amerika hâlâ aynı sömürü aynı holivod ülke aynı pazarlık payı kahramanlar hâlâ kahraman kağıttan fırlayıp havada uçan karada kaçan anasın koynundan kız kaçıran kimi toprak altında rahmetle anılan pazarlar pazar karasuda hâlâ pazartesiler hâlâ pazar curcunası aysel mi kim öleee kim kala be adamım kim öle kim kala yaşıyorsa bile beni hatırlamıyordur muhtemel ölsek haberi olmaz benim ondan olmayacağı gibi hem ne ben eski benim ne aysel eski aysel ne de zaman eski zaman hem kaç aysel eskidi benle beraber ki aysel dahil hiç biri o eski aysel değil ne de eski pazarlar eski pazar ezelden beri hür doğmuş gibi fikrimizle vicdanımızla hür yaşardık o zamanlar ... 👍 4 | |
| |
| Şu Anda Bu Makale Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
| |